Benim içim çok acıyordu mesela. Sen şimdi başka bir dünyada başka birisinin söylediklerine gülüyorsun ve eskisi kadar da acımıyor artık, çok da acımıyor yani, herhalde.

Bir insanı özlemenin bir sınırı olmalı.
Yani tamam şu an yoksun anladım, dün de yoktun hatta bir haftadır yoksun belki ya da ay mı oldu? Sanırım bir yılı geçti. Galiba hatırlamıyorum artık. Ne zaman gitmiştin ki sen? Ne zaman ayrıldı ellerimiz?
Ben seninle ilgili bir şeyleri unutmaya başladım sanırım. Yo yo, gözlerin aklımda onları unutamam, yani herhalde. Galiba hiç bir şeyin garantisi yok. Benim içim çok acıyordu mesela. Sen şimdi başka bir dünyada başka birisinin söylediklerine gülüyorsun ve eskisi kadar da acımıyor artık, çok da acımıyor yani, herhalde.
Sanırım artık nasır tutmaya başladım.
Şu an ve şu saniye ben şu satırları yazarken kendi acı eşiğimi aştığımı anladım. Hani kesseler acımaz diyorlar ya bence o doğru.
O ya da bu sebepten ki çok da haklı olabilirsin ama bu şu an benim yanımda olmadığın gerçeğini değiştirmiyor.
Aslında kimse suçlu değil ama insan bazen kızmak istiyor. Kızdığı şey de bir kişi değil. Yani ben sana kızmıyorum zaten. Kızdığım şey kabuller. Kabul edilen doğrular yönetiyor hayatımızı. O doğrular değişmeyince de kızıyor insan. Ee kabulleri ilk ortaya atanı da bulamadığı için onu kabul edene kızıyor. Şu an yanımda olmayana, elimi tutmayana, gözlerimin içine bakmayana kızıyor.
Sonra bakıyor ki haksız. Duruyor öyle.
Acımadığını düşündürüyor bu da işte.
Halbuki öyle çok acıyor ki.
Bunları okursan çık gel artık olur mu? Yine az dur yanımda yine sadece geçerken göz göze gel benimle, o bana yeter.
Bir gülüşün tüm fotoğrafı renklendirecekken orda durmak niye?
Sen gel.
O kadar.
Comments