Belki de hiç bilmediğim bir şehir burası. Yabancı geliyor sokak lambaları. Kocaman bir binanın üstünden yanan ışıklara bakıyorum yollarda. Henüz sabahın körü ama tek tük arabalar geçiyor. Bir otopark tabelası yarım yamalak yanıp sönüyor. Buradayım uyandım biliyorum. Bedenim bu coğrafyada merhaba dedi geceye ama kafam başka bir şehirde. Geceye diyorum çünkü benim çocukluğumdan beri bir gün ancak güneşle başlar ama ben burada karanlığa uyandım. Dalgalar sabaha kadar kıyıyı dövüyor, uzakta büyük büyük gemilerin ışıkları yanıyor biz buradayız der gibi. Odadaki klima bir çalışıp bir duruyor. Gün doğumuna var daha. Kafası karışık işte herkesin. Ne bileyim, belki de herkes bir hikayeye ait olmaktan korkuyor. Tek bir hikayenin tek bir kahramanı olmak yorucu ve zor geliyor insana. Bir o kadar da bencil.
Doğası özgürlüktür insanın. Bizi prangalayan her şeye karşı bir duruşumuz var aslında. Bazen susarak, bazen giderek, bazen kızarak ve çoğu zaman gerçek kendimiz olmayarak karşı çıkıyoruz bir şeyin bizi esaret alma eğilimine. Aldığımız kararların birçoğu bizi daha dar başka bir odaya götürüyor farkında olmadan. Bugün yapmadığımız her şey yarının dünyasında daha da abartılı bir çıkış yapmaya doğru götürüyor bizi. Zamansız tüm çığlıkların sebebi budur belki, kim bilir? Ait olmadığımız şehirlerde uyanıp ait olmadığımız insanlarla sohbetler etmeye çalışıyoruz.
Nereye aitsin düşündün mü hiç? Hepimizin böyle deli deli dertleri var. Çeşit çeşit uyuşturucularla geçiştirmeye çalışıyoruz bu sorgulama halini ama biliyoruz ki kendimizden kaçış yok. Bugün olmazsa yarın, yarın olmazsa başka alakasız bir zamanda, hamburgerini ısırırken, kitabını okurken ya da kahveni içip denizi izlerken çıkıp gelecek bu düşünceler.
Çok önemsemiyor muyuz kendimizi? İçinden çıkamadığımız kimlikler yaratıp onlarmış gibi davranmak için fedakarlıklar sıralıyoruz birbiri ardına. Bu da bir nevi uyuşturucu işte.
Eczanenin kırmızı tabelası yanıp sönüyor bu seferde. Sürekli dikkatimi dağıtıyor hayat. Kimse uyanmadı mı hala?
Durakta bekleyen insanlar var. Herkes bir yere gitmeye çalışıyor bu hayatta. Bomboş ve karanlık yollarda sarı belediye otobüslerine binip ait olmadıkları bir yerden ait olmadıkları başka bir yere seyahat ediyorlar farkında olmadan. Kimse de demiyor ki ya arkadaşlar nereye gidiyoruz?
Nereye gidiyoruz sahiden?
Ben bilmiyorum.
Koca bir illüzyon içerisinde yarattığımız hayali hedeflerle hayali duraklara doğru yol alıyoruz. Hayat amacı dediğimiz şeyler aslında orada burada görüp etkilendiğimiz başkalarının hayat amaçları çoğu zaman. Ya herkes neden birbirinin hayatına özeniyor diye durup düşünen yok. Sorsan hayatta beklentin ne diye, zenginlik, huzur, sağlık, mutluluk şu bu sıralarız. Bir tanesi de çıkıp demiyor ki ya arkadaş ben olduğum gibi iyiyim ya beni bir salın.
Neyse bu yazı çok karamsar oldu şu an. Ben de böyle biri değilim aslında ama benim yer almadığım bir şehirde uyanınca karıştı her şey. Karışık zaten her şey.
Çoğu insanın bir kendine dönüşü var. Hepsinin sebebi bir cevap arayışından. Neden diyor insan neden! Neden buradayım, neden daha iyi değilim, neden yaşıyorum, neden neden neden diyor sürekli. Çılgınca bir sorgulama halini sakince bir cevap aramaya çeviriyoruz işte aşağı bakan köpekle. Kendimi daha çok dinlemenin hatta bazen onunla konuşmanın, anlatmanın, dertleşmenin bence de bir zararı yok. Yani yoktur herhalde. Kafasını daha da çok karıştırmıyorsak ki bugün karışmazsa yarın karışacak belki ama iyi bir şey sayılabilir bu. Sabahın köründe kalkıp düşünmeden bir otobüse binmekten çok daha anlamlı geliyor hatta çoğu zaman.
Arabalar çoğalmaya başladı. Gün hala aydınlanmadı ve güneşi görmüyorum ama yavaş yavaş uyanıyor bu ait olmadığım şehir.
İnsanlar kendilerine soracakları soruları sabahları değil geceleri soruyorlar daha çok biliyor musun? Halbuki güzel bir kahvaltı sonrası çok daha sağlıklı cevaplar alabilecekken genelde daha çaresiz hissettiğimiz karanlıklarda daha çok yoruyoruz kendimizi. Bu acıdan besleniyoruzdur belki de. Cevabı bulamayacağımız zamanlarda arayıp kendimizi arabesk bir acının içine itmek iyi geliyordur. Yine başkalarından beklediğimiz şefkati dolaylı yoldan istemenin başka bir yolu.
Bana sarıl, beni sev demek bu kadar mı zor?
Hep başkalarından bekliyoruz hep. Asıl ödevimiz bu belki de. Kendimize her şeyimizle yeteriz.
Uyanıyoruz yavaştan. Karşı apartmanda ışıklar yanmaya başladı.
Hadi.
Comments