top of page

Emirgan’daki Kuşcu Teyze

Güncelleme tarihi: 15 Şub 2022

Emirgan’dayım. Benim için önemli bir günün son hazırlıkları. Bu kalabalık duygu dünyasını bir an olsun unutmak için arabayı bırakıp sahilde yürümek en iyi fikir gibi geliyor. Karşıya geçip tellerin üzerinden geçerek sahildeki betona ayak basıyorum. Burada betonla denizin, denizle gökyüzünün net ayrımına şahitlik ediyorum. Şansıma hava soğuk olsa da biraz güneş de var. Ne güzel bir mavi, daha güzel başka bir maviyi dansa kaldırıyor kimse farketmeden. Yaşama sevinci doluyor ceplerime. Hafta içi olduğu için İstanbul’luların çoğu yine ekmek parası peşinde dükkanlarından, küçük odalarından ya da kurumsal kocaman binalarından çevrimiçi dünyalarına bırakmışlar kendilerini. Onlar adına üzülüyorum, aslında onlardan birisi olduğum için biraz daha üzülüp sahildeki balıkçıklara eşlik eden şanslı bir grubun içerisinde olmanın keyfini sürmeye başlıyorum. İstavrit var bu zamanlar. Balık tutmak aslında umutlanmanın en kolay yoludur. Kocaman denizin içine küçücük bir iğne ucunda yem sallandırıp o an mevsimine göre bir istavritin, isparinin, karagözün ya da oradan geçen bir tanesinin gelip sizin oltanıza takılacağı fikrine inanmak. İnsan olmak da bu kadar basit aslında diyorum. Tüm olan ya da olacaklara rağmen tutunacak bir misine bulmak peşindeyiz çoğu zaman.

Bir süre sonra hemen yol kenarında olmamıza rağmen arabaların sesleri duyulmaz hale geliyor. Artık sadece kocaman bir mavilik ve aklımdan geçenlerle başbaşayım diye düşünürken yanımdan bir teyze geçiyor.


“Kuşlara yem almak ister misiniz”


Sanki hiç başka derdim yokmuş gibi kuşlar nerde sahiden diye çeviriyorum kafamı. Sanki bu manzarada sadece onlar eksikmiş gibi geliyor birden. Hemen ilerideki bankın yanında bir toplaşma dikkatimi çekiyor.

Oradalar. Böylece bu manzara bir kez daha tamamlanmış oluyor. Yürümeye devam ederken aklım hala o teyzede. Balıkçılara doğru bakarken benim arkamdan geldiğini farkediyorum. Sanki hissediyor.

Sanki hissediyorum. Arkamı dönmem lazım. Birden sesi tekrar duyuyorum.


“Kuşlara yem almak ister misiniz”


Sanki herkesi bırakıp sadece bana bağırıyor. Kimse farketmiyor halbuki. Bunları alman lazım. Kuşlar seni bekler diyor sanki. Ben öyle hissediyorum ya da. Hemen arkamı dönüyorum. Migros’tan aldığı buğday paketlerinden birini saçaklı yünlü eski bir çantadan çıkartıp 5 TL diyor. İstersen Migros’a da sorabilirsin, orada da aynı fiyat.


“Yok teyzecim diyorum neden sorayım? Nasıl atıyoruz peki?”


Bilmediğimden değil aslında, zamanında eminönünde de besledim kuşları. Ama teslim olmak istiyorum sanki. Bana öğretsin istiyorum.


Gel diyor elinle işaret edip. Bak ileride su ve ekmek de koydum. O tarafta at kuşlara, suyu da içerler, hem ekmeği de yesin hayvanlar. Hemen takip ediyorum emirleri tek tek. Buğday paketini üst kısmın tam ortasından dikkatlice açarak ileriye doğru yürüyorum. Avucuma bir miktar döküp serpmeye başlıyorum. Hemen toplanıyor güvercinler. Bu kadar basit aslında kuşların kalbini kazanmak. Bunları düşünüp kırılan tüm kuş kalplerine üzülüyorum.


Sonra teyzeye dönüyorum. Üstünde eski bir hırka, içinde renkli başka bir kazak ve tshirt. Omuzuna taktığı çantada buğdaylardan bir kaç tane daha var sanırım. Beni de hissediyor sanki bir taraftan, içimdeki kötü düşünceleri unutayım diye görevler veriyor, takip ediyor.

Hiç para kazanma kaygısı olmayan sadece soğukta kuşları beslemek için aldığı paketleri aynı fiyata satıp doğaya bu kadar basit düşünerek fayda sağlayan bu insana içten içe inanılmaz bir minnet duyuyorum.

İyilik yapmanın inanılmaz basit bir versiyonu. Yani durduğumuz yerden, herhangi bir günün herhangi bir anında bunu yapmamak için tek bir bahanemiz var mı diye geçiriyorum içimden. Böyle böyle düşünerek buğday paketini para dolu bir çanta gibi kıymetle tutuyorum. Belki de çok daha kıymetli paradan.

Bu yoğun ve karışık duygu dünyası içerisinde buğdayları serpmeye devam ediyorum.



Ben serptikçe daha çok oluyorlar ve hepsi mutlu mesut suya düşen buğdaylardan toplayıp manzaranın tadını çıkarıyorlar. Gökyüzünde kapanan güneş benim içinde doğuyor, dünya tam olarak bu sokak lambasının altındaki güvercinlerin etrafında dönmeye başlıyor. Bitirdiğim okullar, başardığımı düşündüğüm işler, cebimdeki paralar, giydiğim ayakkabılar, kazandığım sınavlar, oturduğum evler kocaman bir boşluğun içinde savrulup gidiyor, anlamını yitiriyor. Bu an açık ara dünya için en çok işe yaradığımı düşündüğüm bir ana dönüşüyor. Bu bilinmeyen bir sözdür ama kuşları beslediğin zamanlarda hayat hep daha iyi gitmiştir. Ya da benim uydurduğum ama bana iyi hissettiren bir söz.

Aslında güzel hayatlar basit iyiliklerin hemen arkasında.

Emirgan’daki canım teyzeme selamla..

 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör

Konumuz ne?

Neden insan nereye gideceğini bilmeden kayboluyor arayış çukurlarında? Bir “arıyorum” kisvesi altında sonsuz hata yapma lüksüne sahip...

Kırk

Ve sonra dediler ki bir yaş daha.. Pastanın en kıymetli ve benim de kremasını en sevdiğim yerinden kocaman bir dilim daha aldım. Tüm...

Comments


  • Facebook Social Icon
  • Twitter Social Icon
  • YouTube Social  Icon
  • Instagram Social Icon
bottom of page