top of page

Yağmurlu Fırtınalı Bir Gün ve Eften Püften Konular

Bugün kaderin bulutların dizginlerini bir türlü bırakmadığı o yağmurlu, fırtınalı, insanın içini üşüten karanlık günlerinden biri. Buna rağmen içimin hala umut dolu olması bu hayatın ne kadar yaşamaya değer olduğunu anlatıyor belki de. Belki de anlatmıyor. Ne bileyim.

Sabahki kahvaltının havalı Fransız ismini saymazsak günümün oldukça sıradan başladığını söyleyebiliriz. Yaklaşık bir buçuk saat boyunca yolda olmama rağmen insanın kendini eğlendirebiliyor olması paha biçilemez. Erken kalkan yol alır dedikleri bu olsa gerek. Şöyle bir tezim var, kalabalık şehirlere ilk yağmur tanesi düştüğü an trafikteki tüm insanlar hafızalarının yüzde otuzunu ve hızlı düşünme yeteneklerinin yarısını kaybediyorlar. Yağmurun böyle bir özelliği var. Bir nevi uyuşturucu gibi. Ve böyle bir trafikte akıllı olmaya çalışmak büyük bir zaman kaybı. Kendini yıpratmadan hemen aynı eksikliğe inebilmek ve sakince geçmesini beklemek en doğrusu sanırım. Bu da geçer.

Asıl konuşmak istediğim konuya çok da girmek istemediğim için başka bir konu açayım. Çay içiyorum ben. Çay içmeye ne zaman başladım bilmiyorum ama çok geç olduğunu söyleyebilirim. İnsan neden çay içer ya bir de şekersiz içer diye eleştirerek başladığımız onlu yaşlarımdan sonra kendimi tüm söylediğim şeylerin, yaptığım eleştirilerin tam orta yerinde buldum. Belki de insan zaman geçtikçe tutunacak bir alışkanlık arıyor. Alışkanlıklar yirmi bir günde oluşur diyorlar. İnsanın hep kendine bir hedef koyma alışkanlığı var. Bence bazı şeylerin tuşları olmalı. Fakat bu da kötü niyetli insanlar tarafından tembelliğe dönüştürülebilir. Arada kaldım yine. Sürekli arada kalmamak için karar almak zorunda kalıyorum. Halbuki yaptığım tek şey seçmek oluyor çoğu zaman. Ben üzerine basa basa seçebildiğim için kararlı oluyorum. Seçenekler üzerinde daha çok düşünenler ise kararsız. Her şeyin sebebi insanın zaman kaybetmeye tahammülü olmamasından. Bütün bu acelenin, koşturmanın, hengamenin, yetişme ısrarının altında aslında zamanımızın sınırlı olduğunu bilmemiz yer alıyor. Yine konuyu bir şekilde ölüme bağladım. Her bitişin ya da sonun gizli karşılığıdır aslında ölüm. Ben bağlamasam da bir şekilde her konu kendi içerisinde oraya varıyor. Tüme varım dedikleri tüm sanırım orası. Zor konular.

Hep bahsederim, umut iyidir. Ben de umutlu biriyimdir. Umutsuz olup da ne yapayım? Hatta dünyada yaşayan insanların birçoğuna göre daha umutluyumdur. Genelde bir çok insanın vazgeçtiği yer benim başlangıç noktam olur. İnsanların belki de en rahatsız hissettikleri yer burası. Birisi kendisinde ne yoksa bunun karşıdakinde olmasından rahatsız. Boşver, birlikte çözeceğiz hepsini.


Hayal kurma konusunda hepimize eşit fırsat verilmiş diye düşünürdüm ben. Sonradan anlıyor insan. Dışarıdan nasıl gözüktüğümüzden ziyade içimizde yaşadıklarımız belirliyor sınırlarımızı. Kafamızda nasıl sınırlar var bir düşünsene.

Neyse, yağmur var işte, hava çok soğuk. Rüzgar, ağaçları köklerini terketmeye zorluyor.

 

54 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Konumuz ne?

Neden insan nereye gideceğini bilmeden kayboluyor arayış çukurlarında? Bir “arıyorum” kisvesi altında sonsuz hata yapma lüksüne sahip...

Kırk

Ve sonra dediler ki bir yaş daha.. Pastanın en kıymetli ve benim de kremasını en sevdiğim yerinden kocaman bir dilim daha aldım. Tüm...

Comments


  • Facebook Social Icon
  • Twitter Social Icon
  • YouTube Social  Icon
  • Instagram Social Icon
bottom of page