Nelerden uzaklaştığımızı anlamadan yavaş ve küçük adımlarla, bir bir, farketmeden ve kendimize bile farkettirmeden kapıya doğru yürümüşüz.
Birbirimizi başkalarının yaşamlarının ortasına koyacak büyük ve hissiz hatalar yapmışız. İçinde bulunduğumuz çaresizlik, tekrarlanan yaşamlar, ilerletemediğimiz tüm hayallerin bedelini ödemişiz ağır ağır. Sağ cebimizden çıkan şeyleri sol cebimize koyamamışız. Ne yaptıysak iyi şeyler olmamış, ne dediysek tutmamış, neresinden tutsak elimizde kalmış ve uzak insanlar memleketinde iki kişilik yer ayırtmışız kendimize. Bize ayrılan bir gökyüzü varmış gibi sahte kanatlar takıp uçmaya çalışmışız. Fiyakalı bir düşüşmüş sadece bizimki.
Bildiğim tek şey var, bu yazıyı ben yazmadım alnıma, bizim yaşamamız gerekenler varmış. Büyüdükçe türküler söylenir kadersiz sevdalara. Bir türküye söz olmamız lazımmış, bir şarkının melodisinde kendimizi bulmamız, bir şiirin içinde mutluluktan sarhoş olmamız gerekiyormuş. Bazı düğümler çok önceden atılıyor bu hayat ipliğine.
Küçükken her şey çok kolaydı, belki de o yüzden herkes çocukluğunu özler. Annemiz koyardı önümüze en sevdiğimiz yemeği, sokağa çıkar oynardık, babamız oyuncak alırdı ve o gün çok mutlu geçerdi.
Kolaydı mutlu olmak.
Bugün?
O ya da bu sebepli bir çok gidişe sahne oluyor hayat. Bugün arkamı dönsem, arkanı dönsen ve yürüsek gidenlerden bir tanesi olacağız. Ne kadar yazarsan, ne kadar ağır olduğunu düşünürsen düşün sıfatımız bu, "gidenlerden bir tanesi."
Ey hayat, bize armağan mıydı bu yoksa yaşanılanların bir diyeti mi?
Ağır geliyor hepsi düşününce, bugün böyle geliyor.
Peki yarın?
Ben yarın öylece dururum, sonra bir Neşet Ertaş türküsünde ararım seni. O da hep bulamadıklarına yazmış, okumuş.
“Tatlı dillim, güler yüzlüm, ey ceylan gözlüm, neredesin sen?”
Her ne yaşadıysak yaşamamız gerekiyormuş, nereye gideceğini varsaymadan yaptıklarımız. Daha en başında yanımızda olan bir çok duyguyu aldık en derindeki kireçli çukurlara gömdük.
Geçer mi bilmiyorum? Neyin geçmesi gerektiğini bile bilmiyorum. Yani hastalığı da bilmiyorum tedavisini de.
Ben şunu biliyorum,
Ben sana çok güzel bakarım,
Her bakışımda bir şiir yazarım başından aşağıya.
Sana hasret türküler okurum.
Hıyarın teki olabilirim ama duygusalımdır bilirsin
Gözlerim yaşarmaya çalışır ben kaçırırken,
Kafamı çevirip bakarım uçsuz bucaksız yollara,
Neredeyse olmayan ihtimale rağmen gelir misin diye,
Gidemeyenler köprüsünde bekler dururum.
Öyle bir yer ki burası,
Hangi tarafına yürüsem sana çıkıyorum,
Ne kadar yürüsem hep aynı.
Gönlüne koyunca birini,
Gidemeyenler köprüsünde bir kalp mesafede kalıyorsun hep.
İşte ordayım ben,
Sen ne yaparsan yap,
Nereye gidersek gidelim,
Bir kalp mesafedeyim.
Son nefesimin öznesi sensin.
コメント