Yaz mevsiminin oyundan çıkmaya hazırlandığı bir Eylül gecesi başlamış yolculuğum. Yol nedir diye sorgulamadan yürümüşüm yıllarca, yolculuk bazen sebep olmuş, bazen sonuç.
Nereye gittiğini bilmek ya da bir yere varmaktan ziyade orada olmanın tadını çıkarmışım.
Çok küçüktüm hatırlıyorum, ekmek almaya giderdim ve en büyük derdim paranın üstüne ne kadarlık leblebi tozu alabileceğimi düşünmek olurdu .
Büyüdüm, bilmediğim tarlalarda kimsenin görmediği endişeler yetiştirdim. Geceleri çıkıp geldiler konuşmadım, ne zaman dursam oradalardı tek kelime etmedim.
Sürekli yürüdüm. Çünkü sırtımda çantam geçtiğim her yolun sabahında bağımsızlık vardı, özgürlük vardı.
Bazen yolda olduğumuzu unutup vardığımızı sanıyoruz.
Sanki kalıcı olmadığımız, geçerken uğradığımız bir hikaye değilmiş gibi kendi yarattığımız ilizyona sarılıyoruz
Varmak durmaktır halbuki. Hayallerini cebinden çıkartıp duvara asmaktır.
Bilmiyoruz bazen.
İnsanız, içimizde hep benci, egoist ve zafer peşinde koşan bir yanımız varken müthiş bir olgunlukla yenilgilerin en güzelini kendimizi karşımıza alıp anlatabilimeyi öğretiyor yol. Bağıra bağıra olmasa da ne güzel yenildik be diyebiliyoruz. Yenilmeyi değil kabul edebilmeyi öğreniyoruz. Kendisinin karşısına çıkabiliyorsa insan en cesur insandır.
Kendimizin karşısına çıkıp bu da olur diyebiliyoruz.
İşte tam burada özgürleşmeye başlıyoruz içimizdeki bizden. Kendine özgürleşmek kuş gibi hafifletiyor.
Konuşmaya başladıktan sonra öğrenmeye de başlıyoruz. Bize öğretilenlerle çiziyoruz kendi sınırlarımızı. Herkes bir şeyleri açıklama derdinde. Halbuki ne kadar açıklarlarsa o kadar aptallaşıyoruz. Öğreti, öğreti olmaktan çıkıp bir tabu olarak dünymıza yerleşiyor.
Korkulu hayal dünyaları oluşturup görünmeyen parmaklıklar koyuyoruz önümüze.
Korkuyoruz tabi. Korkmuyorum diyen herkes bir parça yalan söylüyor kendine. Herkes korkar da bazıları daha ileri gitmeye cesaret edebilir. Sınırlarını aşmaya, öğretilenleri sorgulamaya, gerçekten var olmaya ne kadar hevesliysen o kadar vazgeçmiyorsun.
Vazgeçmemek, karşı koymak güze
İnsan hep amaç arar. Sonuca bağlı, bir amaç. Vardığımız yer, sevdiğimiz kadın, kazandığımız para, gittiğimiz yer, yediğimiz yemek.
Halbuki nereden başladığımız, nereye varacağımız değil yolda ne yaşadağımız, neye tamamlandığımız önemli. Bu arayış önce bizi sonra da dünyayı daha iyi bir yer yapacak.
“Dünyayı sürekli arayanlar kurtaracak”
Comments